Muğla’nın sakin ve doğal güzellikleriyle ünlü Datça ilçesi Ege ve Akdeniz’in birleşim noktasında yer alıyor.
Oksijen bakımından Dünya’nın ikinci, Türkiye’nin en zengin bölgesidir. Ünlü tarihçi Strabon’un bu konuda meşhur bir sözü vardır:
“Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası’na bırakır.”
Datça nasıl bir yer?
Datça, coğrafi bölge olarak Ege Bölgesi yer alıyor. Dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Datça Yarımadası’nın en yüksek noktalarını Bozdağ (1174), Kalecik Dağı (881), Karadağ (786), Emecik Dağı (704), Yarık Dağı (615) oluşturur. Arazinin % 66’sı orman alanı, %18’i seyrek çalılık ve kayalık olup sadece % 16’sı tarım alanıdır. Kızlan Ovası, Burgaz Düzlüğü, Reşadiye Ovası ile kıyı düzlüklerinin en önemlilerinden olan Karaköy, Palamutbükü ve Mesudiye, ilçenin ovalarıdır.
Yüzölçümü 446 km² olan yarımadanın 235 km’lik sahil şeridi, büyüklü küçüklü 52 koyla dantel gibi bezenmiştir. Marmaris ile Datça sınırını oluşturan Balıkaşıran’da (Datça’ya 64 km) kuzey ve güney kıyıları arasıdaki kara genişliği, 1 km’ye kadar inerken yarımadanın en geniş yeri 17 km’dir.
Datça, tipik bir Akdeniz iklimi’ne sahiptir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Üç tarafı denizle çevrili yarımadada yazın esen serin kuzey rüzgarları, kavurucu sıcakları yok eder. Nem oranı ortalama %58 olan Datça’da yılın 300 günü güneşli geçer.
Turizm
Datça Yarımadası, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiş olması dolayısıyla bozulmamış doğası, 235 kilometrelik sahil şeridi ve 52 koyu, zengin flora ve faunası, Knidos Antik Kenti ile gelecekte bölgenin en önemli turizm merkezlerinden birisi olmaya adaydır. Datça’nın birçok mavi bayraklı plajı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Aktur Tatil Sitesi Plajı, Aktur Kamping Plajı, Karaincir Plajı, Hastanealtı Plajı, Periliköşk Plajı, Billurkent Plajı olarak sıralanabilir.
Yat turizmi ve su sporları
Çevre turizmi açısından geniş olanaklar mevcut olup, Bodrum ve Fethiye arasında yoğunlaşan Türkiye yat turizminin odaklandığı bir yer olarak önem taşır. Öte yandan yörelerimizde tatillerini geçiren yerli ve yabancı turistler için trekking, sörf, yelken gibi doğa ve su sporlarının yapılabileceği ideal ortamlara sahiptir. Sürekli esen rüzgarı ile nemin hissedilmediği tatil imkânını sağlaması ve bol oksijeni dolayısıyla sağlık turizmi için de ideal bir yerdir.
Turizm, ilçenin ekonomik hayatında, ilçenin 1970 yılında öncelikli turizm bölgesi ilan edilmesiyle hızla önem kazanmış ve halkın önemli bir gelir kaynağı olmaya başlamıştır. Bu olguya paralel olarak, ilçede konaklama imkânını arttıran tesislerin sayısının yıldan yıla hızla arttığı gözlenmektedir. Datça Yarımadası, Bodrum ve Marmaris’ten “Mavi Yolculuk” düzenleyen tekneler için oldukça önemli bir güzergah olmaktadır.
Datça Limanı’na giriş-çıkış yapan tekneler arasında, Ege Adaları’ndan gelen tekne ve yatlar önemli bir yer tutar. Yunan adalarından, özellikle Rodos ve (Sİmi) Sömbeki adalarından, ilçeye Cumartesi günleri teknelerle alışverişe gelen Yunanlılar, ilçeye döviz girdisi sağlamaktadırlar. Turizm sezonu dışında sürdürülen inşaat çalışmaları, kış aylarında tarımın yanında ekonomik hayatı canlı tutmaktadır.
Datça’nın ekonomisi
Geleneksel yöntemlerin hakim olduğu tarımsal etkinlikler ilçe ekonomisinin temelini oluşturur. Bu sektördeki girdi; temel ürünler olan badem, zeytinyağı ve güz domatesinden sağlanmakla beraber ilçede narenciye, incir ve üzüm gibi çeşitli meyve türleri ve çok az miktarda da serada turfanda sebze üretilmektedir. İlçedeki bir diğer önemli ekonomik kaynak da arıcılıktır. Üretimi yapılan iç/çağla badem, domates ve balın önemli bir bölümü dışarıya satılırken, üretilen zeytin ve zeytinyağının büyük bir bölümü çiftçinin kendi ihtiyacını karşılamakta, çok az bir bölümünün satılmaktadır.
Tarım ürünleri arasında en eskisi ve önemlisi bademdir. Datça yöresinde yetişen badem türleri:
- Acı badem (Acıpayam, Prunus dulcis)
- Nurlu badem
- Tatlı badem (Dulcis)
20 yıl öncesine kadar ilçenin ekonomik hayatı tamamen tarıma dayalı iken, ulaşım olanaklarının artması ile ilçenin ekonomisi değişerek gelişmiş, tarımın yanında turizm de geçim kaynakları arasında girmiştir. Zeytinyağı üretilen imalathaneler dışında ilçede sanayi tesisi bulunmamaktadır.
Nüfus
Datça’nın bağlı 11 mahallesi bulunmaktadır. Datça’nın köyleri yerel ağızda Betçe genel adıyla adlandırılmaktadır. Yaz aylarında yazlıkçı ve yerli turistlerin gelmesiyle birlikte nüfusun mevsimsel olarak 50 bin civarına yükseldiği tahmin edilmektedir.
Datça’daki önemli tarihi eserler
Hızırşah mahallesinde Selçuklular’dan kalma bir cami ve seramik atölyelerinin kalıntıları; Reşadiye Mahallesi’nde Mehmet Ali Ağa Konağı ile Reşadiye Camii ve Emecik mahallesinde tapınak kalıntıları tarihten günümüze kalan bazı eserlerdir.
Knidos
Knidos çok önemli bir ticaret merkezi olduğu kadar bir kültür ve sanat merkeziydi. Dönemin en ünlü heykeltıraşları arasında yeralan Praxiteles’in yaptığı Knidos Aphrodite Tapınağı’nda bulunan Knidos Afroditi çok önemli bir sanat yapıtıdır. İon kentlerinin de katılımıyla düzenlenen dinî festivallerde sanatçılar hep Aphrodite’i ön planda tutmuşlardır. Gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu bulan ünlü astronom, matematikçi ve filozof Eudoxus, en iyi yontulmuş Çıplak Afrodit Heykeli’ni yapan heykeltıraş Praxiteles, Skopas, Bryaxis ve dünyanın yedi harikasından biri olan Mısır’daki İskenderiye Feneri’nin mimarı Sastratos, Knidos’da yaşamışlardır. Afrodit heykelinin kaidesi, 8000 kişilik tiyatro, güneş saati ve Demeter Mabedi gibi bası eserler, Knidos antik kentinin önemli kalıntılarındandır. Antik çağda çok ünlü olan, insanların onu görmek için çok uzaklardan geldiği Afrodit heykeli bugüne kadar bulunamamıştır.
Datça – Palamutbükü
İnsanın ömrüne ömür katacak bir yer Palamutbükü…
Palamutbükü Datça merkeze 25 km mesafede , Datça Yarımadasının Akdenize bakan kısmında, Üç güzeller diye de anılan ( Hayıtbükü , Ovabükü , Palamutbükü ) koyların sonuncusu , maviyle yeşilin kucaklaştığı bir turistik merkez. Arabanız yoksa Palamutbükü’ne minibüslerle ulaşabilirsiniz.
Pırıl pırıl parlayan plajları, koyları , yeşilin bir çok tonunu göreceğiniz zeytin, badem ve çam ağaçları ile bir doğa harikası. Burası antik çağda limanı ve verimli arazileri ile Knidos‘un önemli bir yerleşim yeriydi. Günümüzde de Datça’nın turizm alanında parlayan yıldızlarından.
Şehir gürültüsünden uzak, sakin, huzurlu bir tatil arayanlar için ideal bir yer. Pek çok antik ve doğal güzelliklere yakınlığı da ayrı bir konu.
Palamutbükü Datça’nın en büyük koylarından, dolayısıyla uzun bir sahili var, sahili bazı kısımlarda kum, bazı kısımlarda yassı çakıllı. Palamutbükü’ne gelen ziyaretçiler tertemiz denizini unutamazlar.
Palamutbükü, sahilinin üzerinde lokantalar, çay bahçeleri, barlar bulunmakta. Hepsinin önünden denize girebiliyorsunuz. Kıyı boyunca bu işletmelerin masaları, şezlongları sıralanmakta.
Palamutbükü’nün bu kadar sevilmesinde insanının da büyük rolü var, misafirperver sıcak kanlı insanlar, turistik tesislerin ve işletmelerin birçoğu aile işletmesi.
Datça – Simi Adası
Ege ile Akdeniz’in kesiştiği bölgede bulunan Simi (Sömbeki), küçücük ama bir o kadar şirin Yunan adası . Simi, Türkçede Sömbeki ismiyle tanınıyor. 1700’lü yıllarda Oniki Ada’nın en zengin 3. adasıymış, Adanın geçim kaynağı Sünger avcılığı ve gemi yapımıymış .
Rodos‘un kuzeyindeki Simi Datça’ya 8 km uzaklıkta.
Yerleşik nüfusu yaklaşık 2 bin 500 olan Simi adası, geçimini ağırlıklı olarak turizm, balıkçılık ve ticaretle sağlıyor. Ulaşım açısından diğer Yunan adaları’na göre ana güzergah dışında kaldığından yoğun bir turist kalabalığı ile karşılaşılmıyor. Bu özelliği ile doğallığından uzaklaşmayan adaya ilgi her yıl giderek artıyor.
Simi Adası (Sömbeki) Ulaşım – Simi adasına nasıl gidilir ?
Simi Adasına gitmek için iki seçenek var . Bodrum – Simi feribotları ve Datça-Simi feribotları. Türkiye’den en sık ve en düzenli sefer yapılan nokta Datça. Datça – Simi arası mesafe feribot ile 50 dakika sürüyor.
Datça’dan Bodrum’a feribotla ulaşım
Bodrum-Datça Feribot seferleri ile 230 kilometrelik ortalama 4 saatte gidilen karayolu mesafesi, 18.5 deniz mili uzunluğundaki feribot yolculuğu ile 1 saat 45 dakikada tamamlanabiliyor.
Knidos Antik Kenti ve Datça’nın tarihi
Knidos Hippodamos’un ızgara plan düzenine göre yapılanmıştır. Doğu-batı doğrultusunda birbirine paralel dört geniş cadde, kuzey-güney doğrultusundaki bir cadde ile dik açılı olarak kesişmiştir. Arazi konumuna uygun bir biçimde cadde ve sokaklar bazen merdivenle, bazen de dik olarak birbirlerini kesmişlerdir. Kuzey-güney doğrultusundaki ilk caddenin batısında agorası yer alır. Sonraki devirlerde askeri limanın kuzeyindeki agoranın her iki tarafına, antik taşlardan yararlanılarak büyük bir kilise yapılmıştır.
Kuzeye doğru, Dor Hexaopisi’ne bağlı kentlerin her dört yılda bir festival düzenledikleri Apollon Karneisos Tapınağı’na ulaşılır. Dor üslubundaki tapınağın kuzeyinde yapılan kazılarda dikdörtgen planlı bir sunak bulunmuştur. Sunağın yeraldığı terasın arkasında ise Helenistik duvar işçiliğinin örneği olan başka bir teras daha bulunmaktadır. Oturma kademelerini anımsatan basamakların da bulunduğu alanda 1972 yılında bir tapınak kalıntısı bulunmuştur.
Bu dönemde Knidos, şarap ihraç eden önemli merkezlerden biriydi.
MÖ 450 yılında Polynotos’un yaptığı duvar resimleri çok önemlidir.
Herodot’a göre Spartalılar, Knidos’u bir koloni kenti olarak kabul etmişlerdir.
Fakat zamanla güçlenmişler, Fenikeliler sayesinde denizcilikte çok ilerlemişler, tersaneler kurmuşlardır.
Knidoslular, Lidyalıların saldırılarına karşı korunmak için Reşadiye Yarımadası’nı karadan ayırmaya çalışmışlardır. Daha sonradan kazdıkça kaya çıkmıştır ve bu kayaların sertliğinden dolayı kazıları yavaşlamıştır. Bu olayın üstüne Pers saldırıları başlayınca tamamlayamamışlardır. Bu saldırılar sırasında Persler kente zarar vermemiştir.
Knidoslular daha sonra Büyük İskender’e boyun eğmişlerdir. Fakat bu dönemle ilgili pek ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Roma İmparatorluğu ile Seleukos Krallığı arasındaki savaşta Roma’nın tarafını tutmuş, Bergama Krallığı’na katılmışlardır.
Bizans dönemi
Kent, Bizans İmparatorluğu döneminde silik bir yerleşim haline gelse de, bu dönemde bir süre için piskoposluk merkezi olarak kullanılmıştır. Bizans’ın ilerleyen dönemlerinde ise bir yandan depremler, diğer yanda korsan saldırıları ile güçsüz kalan kent MS 7. yüzyılda tümüyle terk edilmiş; yarımada nüfusu ise binlere inmiştir.
Türk egemenliği
Yarımada, 13. yüzyılda Menteşe Beyliği’ne bağlanmış; 15. yüzyılda ise Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmış ve adı Datça olmuştur.
Son Osmanlı padişahlarından Sultan Reşat döneminde Datça adı Reşadiye olmuş, Cumhuriyet’le beraber ise tekrar Datça’ya dönüştürülmüştür. 1928 yılında ilçe olan Datça’nın ilk merkezi Reşadiye Mahallesi olmuş, 1947’de ise bugünkü yeri olan İskele Mahallesi’ne taşınmıştır. Datça Yarımadası bazı haritalarda hala “Reşadiye Yarımadası” olarak geçer.
Knidos tarihini aydınlatmak amacıyla ilk kazılar, İngiliz Charles Newton tarafından 1856-1858 yılları arasında yapılmıştır.
Fotoğraf galerisi için tıklayın
Bu sayfaya reklam / tanıtım / backlink vermek için iletişim:
datcaparla@gmail.com